
Genellikle, eğer sayfa sayısı uygun bir yayınsa, İK yöneticisinin kısa bir kariyer özetinin ardından görev aldığı şirketin ne kadar insan canlısı, çalışan aşığı, İK ilkelerine bağlı bir kurum olduğundan dem vuruluyor. ‘En önemli kaynağımız insan’ temalı güzel cümlelere, kariyer ve performansla ilgili janjanlı sözcükler eşlik ediyor. Artık neredeyse basma kalıp sözlerle şirketlerce yazılan bu tür söyleşiler bana sıcak ve samimi gelmiyor.
Klasik sorulara verilen daha klasik cevaplar. İçlerinde sahicilik eksik gibi. Büyük ve çok uluslu firmaların, bakın ne kadar çok kaynağımız var ve hepsini insan için harcıyoruz maskelerinin de aynı şekilde samimiyetten uzak olduğunu düşünüyorum. İrili ufaklı tüm şirketlerde olan ve tüm İK profesyonellerini zorlayan durumlardan söz edilmeyen bu tip söyleşilerden haz almıyorum. Kimseye bir şeyler de kattığını düşünmüyorum bu tip yazıların.

Madem bu kadar başarılı uygulamalar var, neden bu denli genel geçer laflar ediliyor. Sektöre özel dergilerde bile uygulama örneklerinin, kullanılacak yöntemin hep yurtdışından olduğunu görüyoruz. Üstelik çoğu bizim kültürümüze, şirket yapımıza, uğraşımız olan ‘insan’a uygun değil.
Bu tip söyleşilerin ufaktan değinmeye çalıştığım sorunlara teğet dahi geçmeden yapılması İK söyleşisinden çok PR çalışması oldukları yönündeki kaygımı pekiştiriyor.
Daha sahici, bizim sorunlarımızı da yansıtacak söyleşiler / yazılar dileğiyle…