30 Haziran 2008 Pazartesi

Söyleşiler, Tavsiyeler, Fikirler

İnsan Kaynakları ile ilgili dergi ve gazetelerde çokça söyleşi okumak mümkün. Yapılan güzel İK uygulamalarından, firmaların insana bakışından kesitler sunan bu tür yazıları hemen her hafta okuyoruz. Evet itiraf ediyorum ben de bunlardan pek çoğunu yazmak zorunda kaldım!

Genellikle, eğer sayfa sayısı uygun bir yayınsa, İK yöneticisinin kısa bir kariyer özetinin ardından görev aldığı şirketin ne kadar insan canlısı, çalışan aşığı, İK ilkelerine bağlı bir kurum olduğundan dem vuruluyor. ‘En önemli kaynağımız insan’ temalı güzel cümlelere, kariyer ve performansla ilgili janjanlı sözcükler eşlik ediyor. Artık neredeyse basma kalıp sözlerle şirketlerce yazılan bu tür söyleşiler bana sıcak ve samimi gelmiyor.

Klasik sorulara verilen daha klasik cevaplar. İçlerinde sahicilik eksik gibi. Büyük ve çok uluslu firmaların, bakın ne kadar çok kaynağımız var ve hepsini insan için harcıyoruz maskelerinin de aynı şekilde samimiyetten uzak olduğunu düşünüyorum. İrili ufaklı tüm şirketlerde olan ve tüm İK profesyonellerini zorlayan durumlardan söz edilmeyen bu tip söyleşilerden haz almıyorum. Kimseye bir şeyler de kattığını düşünmüyorum bu tip yazıların.

Her şey bu kadar güllük gülistanlık mı? Nerede onca yatırıma rağmen mutlu edilemeyen çalışanlar, nerede o kaprisleri ile bölüm çalışanlarını inim inim inleten müdürler, nerede o sokağa atılan eğitim bütçeleri, başarısız eğitimler, nerede o sadece ‘elektriği tutmadığı’ için satış müdürü ile çalışmak istemeyen genel müdürler… Peki ya ‘bizim hanımın yeğeni üretimde bu hafta başlasın’ diyen patron nerede, performans görüşmelerinde kendisine rakip olabileceğini düşündüğü için astının notunu kısan yönetici neden ortada yok? Hepsi mi sistem içerisindeki uygulamalarla yok edildi. Sanmam.

Madem bu kadar başarılı uygulamalar var, neden bu denli genel geçer laflar ediliyor. Sektöre özel dergilerde bile uygulama örneklerinin, kullanılacak yöntemin hep yurtdışından olduğunu görüyoruz. Üstelik çoğu bizim kültürümüze, şirket yapımıza, uğraşımız olan ‘insan’a uygun değil.

Bu tip söyleşilerin ufaktan değinmeye çalıştığım sorunlara teğet dahi geçmeden yapılması İK söyleşisinden çok PR çalışması oldukları yönündeki kaygımı pekiştiriyor.
Daha sahici, bizim sorunlarımızı da yansıtacak söyleşiler / yazılar dileğiyle…

Hiç yorum yok: